Citius, Altius, Fortius, – Daha Hızlı, Daha Yükseğe, Daha Güçlü
Olimpiyatlarda yarışmak kendini spora vermiş her gencin rüyasıdır.
Bu yüzden olimpiyatlar her yarıştan daha farklıdır. Dünyanın bir çok yöresinden sporcular olimpiyatlara katılmak için yıllar yıllar öncesinden kendilerini hazırlarlar.
Bu nedenle olimpiyatlarda o dönemin en formda ve en hazır sporcuları yarışırlar.
2012 Londra Olimpiyatlarına Türkiye oldukça kalabalık bir kadroyla, 66′sı kadın olmak üzere 114 sporcuyla katıldı. Kadın sporcuların bu yıl erkeklerden daha çok olmasında kadın voleybol ve basketbol takımlarımızın ilk kez olimpiyata katılmalarının önemli bir rolü vardı.
114 sporcunun çoğu ilk kez bir olimpiyat yarışında yer alıyorlardı. Ve yine çoğu dalda ilk kez olimpiyata katılıyorduk.
Türkiye için bu bile başlı başına önemli bir başarıydı. Ancak sürece değil başarıya odaklı bir toplum olduğumuz için sporcularımızın madalyadan uzak kalmaları medyada “havuzda boğulduk,” “mindere gömüldük”, ” ringlere yapıştık” gibi manşetlerle yer aldı.
O sırada TRT Ve Eurosport dışında olimpiyatları yayınlayan bir kanal yoktu. Ancak spor adına Futbol programları tüm hızıyla devam ediyordu.
Ve sporseverlerin çoğu olimpiyatlardan çok Melo’nun bir arap saçına dönen transferini merak ediyordu.
2020 Olimpiyatlarına adaydık. Tribünleri nasıl dolduracağımızı düşünmüyorduk
Ve 2020 Olimpiyatlarına adaydık. O tribünleri nasıl dolduracağımızı düşünmüyorduk, ama tesisleri nasıl yapacağımız ile ilgili planlarımız vardı.
Oysa olimpiyatlara katılan her sporcu, ister madalya alsın ister almasın bu büyük organizasyonda yer almanın mutluluğunu yaşıyordu.
Daha iyisini yapmaya çalış
Benim aklım protez bacaklarıyla uzun süren bir hukuk mücadelesi sonucu 400 metre yarışında olimpiyata katılan ve elemelerde serisinde ikinci olarak yarı finale katılmaya hak kazanan Oscar Pistorius’ta kalmıştı.
Pistorius’un bu insanüstü mücadelesi kadar güzel olan, yarı finalde birlikte yarıştığı ve yarışı birinci bitiren Grenada’lı atlet James Kırani’nin Pistorius’un yanına giderek kendi isminin yazılı olduğu bandı ona verip Pistorius’ın isim bandını hatıra olarak almasıydı. Yarışın ardından Kırani ”O hepimize ilham kaynağı oldu. Onunla yarışmak benim için de bir onur” diyerek olimpiyat ruhunun en güzel örneğini veriyordu.
Öte yandan Pazar günü tüm gözler Usain Bolt’un 100 metre finaline çevrilmişti. Bolt daha yarı finalde, çıkıştan hemen sonra uzun fuleleri ile rakiplerini geride bırakıp, son metrelerde fren yaparak yarışı 9.87 gibi çok iyi bir derece ile bitirmiş ve “ben buradayım “demişti.
Bolt, sakatlanan Asafa Powell dışında tüm finalistlerin 10 saniyenin altında koştuğu finalde ise en yakın rakibi antrenman arkadaşı Johan Blake’in iki metre önünde 9.63 ile bir olimpiyat rekoru ile bitirdi ve yine tüm stadyumun sevgilisi oldu.
Yüzmede Phelps’in tüm zamanların rekorunu kırarak 18′i altın 22 olimpiyat madalyasına ulaşması bu olimpiyatların tüm zamanlarda konuşulacak bir başka konusunu oluşturdu.
Bugün “Potanın Perileri” Rusya ile mücadele ediyor şu anda. Sonuç ne olursa olsun ABD dışındaki tüm rakiplerini yenerek grubunda ikinci olan kadın basketbol takımımız bize gelecek için önemli bir umut ışığı verdi.
Olimpiyatların açılışında Paul Mc Cartney Beatles’ın ünlü Hey Jude şarkısını seslendirmişti.Tüm olimpiyat stadı hep birlikte “Na na na na“ diyerek dansetmişti.
Cartney şöyle sesleniyordu : “Daha kötüleşmesine izin verme, hüzünlü bir şarkı tuttur ve daha iyisini yapmaya çalış “
Evet, belki de bugün istediğimiz madalyaları alamadık ama önemli değil. Olimpiyat ruhunu içimizde hissedebilir ve daha iyisini gerçekleştirebiliriz.
Londra bir başlangıç olsun.
“Don’t make it bad ! You can make it better “
Bu yazı 7 Ağustos 2012'de cerideimulkiye.com sitesinde yayınlanmıştır. http://cerideimulkiye.com/?p=26179