

Dijital Ekonomiyi Anlamak
Sadece anlamak yeterli değil elbette, ancak “Dijital Ekonomi” kavramı bile başlı başına bir farkındalık sağlıyor.
Adını nasıl koyarsanız koyun, yeni bir tarihi çağın içindeyiz… Bu çağ internetin yaygınlaşmaya başladığı, Milenyum başlangıcındaki İnternet çağından da daha farklı bir çağ.
Öyle ki, 2005’li yıllardan itibaren, yani en çok on-oniki yıl öncesinde hayatımıza giren bazı servisler, uygulamalar artık mobil telefonlar ve geniş bant özelliği sayesinde dünyanın yarısında her an online olarak elimizin altında. Çevremizdeki her şey hızla dijitalleşiyor, daha eski dille konuşursak fiziki bir temas olmadan kullanılır, ulaşılır hale geliyor. Bilgisayarlar, telefonlar, gözlükler, saatler, arabalar, evler, makineler velhasıl her şey internet üzerinden bize, birbirlerine bağlı ve inanılmaz bir şekilde bir Matrix dünyasına doğru hareket ediyoruz.
“Dijitalleşebilen her şey (canlı, cansız hatta insanlar ) dijitalleşecek”!
Elimdeki “Dijital Ekonomiyi Anlamak” kitabında sunuş cümlesinde çarpıcı bir dille ifade ediliyor bu. Kitabın yazarı Motorola ve British Telecom gibi iletişim endüstrisinin devlerinde yöneticilik, iletişim endüstrisinin küresel derneği olan TM Forum’da başkan ve CEO olarak on yılı aşkın süre içinde görev yapmış olan Martin Creaner.
Kitabı Türkçe’ye kazandıran ve hediye olarak okurlara sunan ise kendisini Türkiye’nin en büyük kurumsal yazılım şirketi olarak ifade eden Etiya Bilgi Teknolojileri şirketi. Etiya’nın Genel Müdürü Aslan Doğan’ın sunuş kısmındaki şu cümleleri çarpıcı: “dijital ekonomiye ayak uyduramayan operatörler, bu değişime ayak uyduranlar için ucuz bir pazar haline gelecekler ve nihayetinde Sanayi Devrimi’ne ayak uyduramayan imparatorluklar gibi yok olacaklar.”
Bir ilginç nokta da kitabın Aralık 2015’te piyasaya sürülmüş olması. Yani kitapta söylenenlerin bir kısmı hayata geçmiş durumda bile.. Evet hayat o kadar hızlı ki, bir buçuk sene gibi bir sürede hızlı değişim ve dönüşümler gerçekleşebiliyor.
“Kaynayan Kurbağalar”
Yazar telekomünikasyon sektöründeki şirketleri çevrelerindeki geniş çaplı ve birbirinden bağımsız değişikliklerin arasındaki bağlantıyı göremeyen, yaratacakları sonuçları tahmin edemeyen ve zamanında tepki gösteremediği için yavaş yavaş ısıtılan suda “kaynayan kurbağalar”a benzetiyor. Ve “Bir çoğumuz, hala inatla değişime direnen işletme ve kuruluşlarda çalışıyoruz” ve “içinde yaşadığımız ve çalıştığımız hiyerarşik ortamda hala suyun “oldukça ılık” olduğu” düşünülüyor.
Çevremize bakalım. Creaner’in telekomünikasyon sektöründeki İHS’ler ( İletişim hizmet Sağlayıcısı ) için söyledikleri hemen tüm sektörlerde birçok büyük şirket için geçerli değil mi?
Yazarın “açık dijital ekonomi” diye adlandırdığı süreç çok hızlı gelişiyor.Son yıllarda geleneksel şirketler uluslararası sıralamalardaki pozisyonlarını hızla kaybediyorlar. En büyük on şirket arasında petrol, otomotiv, içecek firmaları ve bankalar yerlerini hızla teknoloji ve bilişim şirketlerine bıraktılar.
Fırsat mı, tehdit mi?
Aslan Doğan’ın dediği gibi “heyecan verici bir dönüşümün, dijital dönüşümün içindeyiz.” Soru ise şu ? Acaba bu dönüşümü bir fırsat olarak mı göreceğiz? Yoksa şirketlere, çalışanlara yönelik bir tehdit olarak mı?
Kesin olan bir şey varsa, nasıl görürsek sonuçta gördüğümüz şey ile karşılaşacağız. “İnsan korktuğuna uğrar” derler.
Oysa bir fırsat olarak görür ve bu dönüşümün içinde yer alan aktörler olursak o takdirde de önümüze “eşsiz fırsatlar” çıkacak.
Zaman hızlı ve karar vermek için çok zamanımız yok.
Bu yazı https://www.careerpass.org sitesinde 27 Mayıs 2017’de yayınlanmıştır.