

“Rüzgar çitleri bilmez. “
20-21 Ekim’deki PERYÖN 2016 Dünya İnsan Yönetimi Kongresinin ardından aklımda kalan en güzel cümle buydu.
İlk günün konuşmacılarından Judith Malika Liberman bir hikaye anlattı :
Kaliforniya’da her yıl yapılan “Yılın En iyi Mısırı”yarışmasına katılan çiftçilerden biri sonunda en büyük ödülü kazanarak “en iyi mısır üreticisi”ünvanını almış.
Tebrikleri kabul edip çiftliğine döndükten sonra, ertesi sabah ilk işi yetiştirdiği mısır tohumlarını alıp en yakın komşularının kapısını çalmak olmuş.Ve onlara kendi mısır tohumlarını vermiş.
Onu izleyen bir arkadaşı, vakit kaybetmeden onu yolda çevirip ;
– “John, sen ne yaptığının farkında mısın? Yanlış yapıyorsun. Sen birinciliği kazandın. En iyi mısır tohumu sana ait, şimdi sen o tohumları başkalarıyla paylaşıyorsun. Peki şimdi ne olacak? Onlar da en iyi mısıra sahip olacaklar, sonuçta sen artık birinci olamayacaksın, çünkü herkes seninle birlikte en iyi mısırı üretecek. Ben bir arkadaşın olarak seni uyarmak istiyorum. Bırak bunu ..”
John sakin bir şekilde arkadaşını dinlemiş ve sonra :
– “Hayıır”, demiş “ben yanlış değilim, sen yanlış düşünüyorsun.”
– “Şimdi beni dinle, şu anda yüzünde ne hissediyorsun..” “Rüzgar” demiş arkadaşı..
– “Eveeet” demiş.. “Rüzgar.. Peki şu tarlaların kenarlarında, sınırlarında ne var?” diye sormuş.
– “Çitler var” demiş arkadaşı “ama anlayamadım neyi kastediyorsun? “
– “O rüzgar var ya, senin benim gibi o çitleri bilmez, görmez, tanımaz… çitleri aşar diğer tarlaya girer. Şimdi benim komşu tarlalarımda daha iyi olmayan, kalitesiz tohumlar var ya. İşte rüzgar tüm o iyi olmayan şeyleri çitleri aşıp benim tarlama taşır. Ben ne kadar her sene en iyi mısırı üretmeye çalışırsam çalışayım, o kalitesiz mısırların polenleri benim mısırıma karışır, benim mahsulümü ve tohumumu bozar..”
– “Şimdi anladın mı” demiş “neden dağıttığımı? Ancak hep birlikte en iyisini paylaşırsak daha iyisini yapabilir ve kendi iyi olan tohumumuzu da koruyabiliriz. “
Hikayeyi dinlerken hani “ağzım açık dinledim” derler ya, işe öyle. Dinledikten sonra gayri ihtiyari “evet yaa” diyerek başımı sallayıp çevremdekilerin gözüne baktığımı hatırlıyorum. İşte bu yazı fikri de öyle çıktı.
Hikayeleri ve masalları çok önemserim.. Bizim hikayemizi de bu kadar güzel anlatan başka bir şey olamazdı.
Hep birlikte “Bilgi çağı”ndayız diyoruz değil mi? Hatta artık bilgiden öte “hayal çağı”nı yaşıyoruz.
Peki ya ne yapıyoruz? İlköğretim çağında sınavdaki çocuklar gibi “aman yazdıklarımı başkası görmesin” diyerek, sınav kağıdımızı kapatıyoruz, bilgimizi “aman çalarlar” diye kimseyle paylaşmıyoruz, fikirlerimizi, projelerimizi “bizden önce başkası yapar” diye ortaya atmıyoruz.
Ya ne yapıyoruz? Kendimize saklıyoruz. O fikirler, projeler bilgisayarlarımızda bir süpermenin onu ortaya çıkarıp gerçekleştirilmeyi bekliyor. Ya da kendi kendimize yapmaya çalışıyoruz, ama gücümüz yetmiyor.
Sonuç, aylar geçiyor, yıl geçiyor, hala fikrimiz orada duruyor, bir bakıyoruz ki, o fikir eskimiş, başkaları onu hatta daha iyisini yapmış bile.. Çalmışlar diyoruz, etrafımızdan şüpheleniyoruz, kime söz ettim, acaba kim bunu çaldı diye bir dedektif misali etrafımızda suçlu arıyoruz. Oysa farkında değiliz ki, bilgi sadece bizim beynimizde değil her yerde filizleniyor..
İsveç’te bir DJ “Haydi birlikte bir beste yapalım” diyor ve 13.000 kişinin katılımı ile bir beste yapıyorlar.
Maker hareketi ile birlikte bir kişinin ilk adımı atmasının ardından birçok kişinin ortak katkısı ile tasarım ve yazılımlar üretilmeye başlandı.
Ortak kitap yazma çalışmaları var.
O halde biz neyi, kimden saklıyoruz ki?
Ve eğer saklarsak biz en iyisine sahip olsak bile, diğerleri geride kalırsa biz iyi oluşumuzu koruyabilir miyiz?
Yarışma iyilerin paylaşıldığı ve daha iyiye gitmek için herkesin bilgisini birbiri ile paylaştığı bir ortam değil midir?
Neden Silikon vadisinde aynı anda, birçok firma aynı konuda, yeni bir ürün, yazılım, tasarım geliştirebiliyor ve biri öne çıkıp o alanda dünya markası olabiliyor? Çünkü bilgi ve hayaller paylaşılıyor.
Rüzgar bize hangi bilgiyi getirirse, bizim bilgimiz de onlardan oluşuyor, eğer yaratıcı, inovatif, problem çözen, eleştirel düşünmeye sahip bilgiyi istiyorsak ilk adımı biz atmalıyız. Bilgiyi paylaşmalıyız.
Bırakalım başkaları alsın, kopyalasın, hatta daha iyisini yapsın. Hatta sizin yapmak istediğinizi yapsın. Siz yine önde olacaksınız, çünkü daha çözümlenecek o kadar çok şey var ki ..
Mutluluk ve zenginlik paylaşmaktır…
Diyorum ama bu parantezi kapatmıyorum, bu konuyu çok yazıp çizmemiz lazım. Sizlerden de yazı ve yorum bekliyorum… Paylaşmak mı ? Saklayıp biriktirmek mi?
Bu yazı 25 Ekim 2016'da LinkedIN'de paylaşıldı. https://www.linkedin.com/pulse/peryon-kongresinden-esintiler-ruzgar-Citleri-bilmez-kamil-kasaci?trk=prof-post