

Kitap nasıl okunur ?
Sayfaları çevirerek tabii ki… demeyin, sayfaları çevirmeden önce yapılacak bir sürü iş var. 🙂
Hem bir de okuma şekli var. Siz hangisisiniz acaba ? ( Bu fotoğrafları Twitter’da Virgie @young_virginia_ sayfasından aldım, ona da bir selam göndereyim. )
Oturma ve okuma şekli karakterimizi ele verir elbette, ama esas soru şu: kitabı elimize almadan önce ne yapıyoruz?
Hangi kitabı alacağımıza nasıl karar veriyoruz mesela?
Nasıl alıyoruz, nereden alıyoruz, fiyatlarını nerede karşılaştırıyoruz vs. daha bir sürü soru.
Okudunuz, evet ama nasıl okudunuz?
Kitap nasıl okunur sorusu aklıma nereden geldi derseniz, bu aralar uzunca bir aradan sonra, tekrar bir kitap alma furyasına başladım. Kitapları da Twitter’da paylaşıyorum, arada “ben de okudum” cevapları alıyorum, ben de devamını bekliyorum, bu sözün, kitap şöyleydi, böyleydi diye bir cümle, ama genelde gelmiyor.
“Ben de okudum”. İçimden “evet ama nasıl okudunuz” sorusu geçiyor.
Her yerde böyle midir bilmiyorum ama bizim ülkemizde, kitap okumak, daha doğrusu kitap okuyor görünmek, daha ileri gideyim, çok sayıda kitap okumak, “entellektüel” , kültürlü görünmemin en kolay yanı.
İşin kolayı şu, şöyle bir kafe atmosferinde, yanında daha dumanı üstünde tüten bir kahve ile bir kitap fotoğrafı çeker ve instagrama koyarsınız, gören de “aaa ne kadar kültürlü adam” der.
Amaç hasıl oldu, şimdi kitabı rafa kaldırabiliriz.
Gerçekten kitapları nasıl okuyorsunuz?
Bir zamanlar hızlı okuma teknikleri vardı, siz kitapları hangi hızda okuyorsunuz?
Bir de şu kitap özetleri vardır, hele şu “yönetici özeti” şeklinde kurum yöneticilerine gönderilen kitap özetleri vardır ya, o özeti okursunuz ve hooop kitabı okudunuz işte…
Öyle mi sanıyorsunuz gerçekten? İş öyle değil ama..
Kitap okumak şarap tadımına benzer
Bir kitabı okumanın kitabı elinde tutmanın şöyle bir çevirmenin, arka kapağını çevirip arka kapakta yazılanları okumanın, sonra ilk sayfalarına bakmanın yazarının hayat hikayesini okmanın, sonra önsözü şöyle yudumlaya yudumlaya okumanın ayrı bir adabı vardır.
Hiç şarap tadımına gittiniz mi?
Tadımcıları seyrettiniz ya da bizzat tattınız mı? Önce rengine bakarsınız, ne kadar berrak, sonra şöyle kadehte çeviririrsiniz, kadehin kenarlarına nasıl bir iz bırakıyor ona bakarsınız, sonra koklarsınız, kokusunu içinize alırsınız, sonra.. durun henüz değil, önce dudağınıza değdirirsiniz, sonra küçük, minik bir yudum alırsınız, önce damakta tutarsınız biraz, sonra biraz geriye dilinizin üzerinden yutağınıza doğru, durun henüz değil, biraz ağzınızda çevirin, hafifçe, sonra yavaşça yudumlayın…
Kitap da öyledir işte.
Bir şarap tadımı yapar gibi, bir şarabı yudumlar gibi, ağır ağır, içinize sine sine, sindire sindire okuyacaksınız.
Yoksa “bir kitap okudum hayatım değişti” sözünün bir anlamı olur muydu?
Bir başkasının sizin için okuyup özetini çıkardığı bir kitap sizin kitabınız olamaz. O bir başkasının okuyup size anladığı kadarı ile aktardığı ve kendine has bir yorum kattığı bir kitaptır.
Hiçbir zaman sizin okuduğunuz anlamı vermez, o kitaptan alacağınzı şeyi bir başkasının özeti size veremez.
O nedenle;
Kitabı kesinlikle kendiniz okuyun
Birinci kural, kitabı kesinlikle kendiniz okuyacaksınız. Bir başkasının özeti ile kesinlikle yetinmeyin. Hatta hiç kalkışmayın bile, elmas değerinde bir kitabı sizin gözünüzde basit bir kitap haline getirebilir.
İlk kural bu kadar uzunsa gerisi ne olur demeyin. Kitap okumak bir seyahate çıkmak gibdir, nasıl ki, uzun bir seyahate çıkmadan önce hazırlık yaparsınız, bir kitaba da öyle hazırlanmalısınız.
Kitabın yazarını mutlaka tanıyın
İkinci kurala geçelim, bir kitabın niçin, hangi koşullarda, hangi tarihte, ne nedenle, hangi kitaptan sonra ya da önce yazıldığını bilmezseniz, boş bir çantayla yolculuğa çıkmış gibi olursunuz. Elinizde bir turist rehberi ve harita olmadan sokaklarda gezen bir yolcu gibisinizdir. Bazen böyle gezmenin de bir faydası olur tabi, ama ilk fırsatta bir harita ve rehber edinmek için can atarsınız.
İşte bir yazarın kimliği, kaçıncı kitabı olduğu, hangi tarihte, ne için yazdığı oldukça önemlidir. Bu ipuçlarını bazı yazarlar önsözde verirler, bazıları daha ketumdur, o ipuçlarını bulmak size düşer. Ama kolay, önce Vikipedi’den yazarın hayatına bakın, eserlerine bakın neler yazmış, neler yapmış, bunları öğrenin, önceki kitaplarına da bakın, bir konuya odaklanmış mı, yoksa aklına esince bir kitap mı yazmış, hani “şu 14 kitabın yazarı” diye profiline yazanlardan mı, yoksa yazdığı konuda gerçekten yıllar mı harcamış, bir öğreniverin.
Kitabı almadan önce araştırın
Üçüncü kural, ikinci kural ile ilgili, ikinci kuralda ne söyledi isem, bunu kitabı almadan önce yapın, kitapla ve yazarla ilgili bilgiyi önceden alın. Eğer o yazarın daha önce başka bir kitabını okudu iseniz, o zaman işiniz kolay, yok ilki ise, kitap sitelerinden, ya da başka yerlerden araştırma yapın.
Benim bir yöntemim var.
Kitapları internet kitap sitelerinden alırım ve en az iki kitap sitesinde üyeliğim ve o sitelerde listelerim var. Favori listelerim, Alışveriş listelerim ve sepetim..
Benim şimdiye dek bulduğum en iyi Favori listesi kitap yurdu.com da. Kitapları orada etiketlere göre klasörlere atar gibi başlıklar altında tutuyorum.
Bu klasörler size ne mi sağlar? Bir konuda birbiri ile ilgili aynı konuda, aynı dönemde yazan yazarları bir arada görmenizi, sahaya hakim olmanızı sağlar, böylece hangi yazarların daha etkili, etkin olduğunu kolayca anlarsınız.
Doğru kitabı seçtiğinizden emin olun
Dördüncü kural, kitabı almadan önce doğru kitabı seçtiğinizden emin olun. Twitter’da takip ettiğiniz kişilerin kitap paylaşımlarına, tavsiyelerine bakabilirsiniz. Konu ve yazar başlığı ile kitapları tarayın. Belirli yayınevlerinin çıkardığı kitaplara bakın.
Örneğin Bilim Kurgu ile ilgileniyorsanız “İthaki” yayınevinin kitaplarına bakmadan sadece diğer kitaplarla yetinmek önemli bir külliyatı es geçmek olur.
Örneğin eğer Dünya klasiklerine meraklı iseniz İş Bankası Kültür yayınları sizin için ideal, hem de çeviri açısından güvenilir ve de şu an pek de bir ucuz. Şaşmayın…
Kitap tüketilecek bir besin değildir
Beşinci kural…
Kitap tüketilecek bir besin değildir, kitap sizin bir parçanızdır, her kitap değil tabii, ama bazı kitaplar vardır ki, referans kitaplardır, başucu, rehber kitaplardır, onları yanınızdan ayırmazsınız. Ara sıra aklınız şaştığında geri dönüp bakmak için.
O nedenle kitapları okuyup tüketmek için değil, onunla bir dünyaya açılmak için kitap okuyun.
Elbette yarın elbette bir başkasına verebilirsiniz, ama sizden bir parçayı vereceksiniz, o herhangi bir kitap değil, sizin izinizi, renginizi taşıyan bir kitap olacak.
Kitaba özel bir zaman ayırın
Altıncı… Daha çok var, henüz okumaya gelmedik bile..
Altıncısı, kitaba nasıl bir şarap tadar gibi başladıysanız, öyle de gidin. Ona özel bir zaman ayırın, odaklanabileceğiniz rahat bir mekan seçin kendinize, sakin, televizyon, telefon vb sesi olmayan. Cep telefonunuzdan uzaklaşın. Bir zaman ayırın ve kitabı elinize aldığınızda, sanki bir dünyanın kapısını açıp o dünyaya dalarmış ve eski dünyanızla iletişimi keser gibi olun. Kitabın içine girin, içine dalın. Ki o kitap size tüm gizlerini açabilsin. Yazarın size söylemek istediğine odaklanın, onun ifadelerinin arka planını farkedin, yeni fikirler keşfedin, Yazarı öncelikle anlamaya çalışın, derdini anlatsın size.
Kitap nefis bir yasemin kokusudur, maceralı bir yolculuktur, fırtınalı bir aşk, ya da derin bir keşif – Sevdiğiniz için okuyun
Bir kitap nasıl okunur? Ancak sevildiği zaman okunur.
Elbette her kitaba birden dalamayabilirsiniz, bazen siz iyi halde değilsinizdir, zorlamayın, gitmiyor ise bırakın sonra tekrar belki başka bir zaman başka bir atmosferde, elinize bir kahve alarak başlayın kitaba. Ya da açık havaya çıkın.
Bazen de kitap zor açar kendini, bazı yararlar öyledir, baştan zorlanırlar, sonra açılırlar, siz de kitaba gerekli fırsatı verin. Ona bir şans tanıyın.
Yine de olmuyorsa, biraz atlayarak o kısmı sonradan okumak üzere, ilerdeki bölüm başlıklarına bakın oralardan başlayın, bir tempo yakaladınız mı bırakmayın devam edin, bıraktığınızda eski sayfalara dönüp oraları tekrar okuyun.
Yedinci kural, bu kural demeyi de hiç sevmiyorum ha, kitap okumanın kuralı falan olmaz, keyfinize göre okuyun, zaten okumaktan keyif almadığınız bir kitabı sakın ama sakın okumayın, bu öyle alınması gereken ilaç ya da büyüme esnasında içilmesi gerek balık yağı falan gibi değildir, kitap bir nefis yasemin kokusudur, bir maceralı yolculuktur, bir fırtınalı aşktır, ya da bir derin keşif…
Ne yapıp yapıp o kitaptan keyif almalısınız, eğer zorunlu olarak okumak için okursanız o kitabı – hani herkes okudu ya, ben de geri kalmayayım diye, bırakın hiç okumayın, siz size hoş gelen sizin sevdiğiniz bir kitabı okuyun, kitap bir ödev değil, bir hayattır.
Kitap bir arkadaştır, bir arkadaşı seçermiş gibi seçin
Sekizinci olarak kitabı bir arkadaşı seçiyor gibi seçin, çünkü o size arkadaşlık, bazen rehberlik eder, bazen yalnızlığınızı, bazen fikirlerinizi paylaşır, bazen sizin söylemek isteyip söyleyemediklerinizi söyleyiverir. Kitap iyi bir arkadaştır, eğer siz onu seçerseniz, ve severek okursanız o da sizi seçer, tüm gizlerini bırakıverir.
Bir arının çiçeğin usaresini aldığı gibi, kitabın özünü alın
Dokuzuncusu, kitabı okurken, ya not alın ya çizin, ya aklınıza yazın, hangisi size uyarsa ama mutlaka o kitabı bitirdiğinizde o kitapla ilgili bir tanıtım yazısı yazacak kadar, o kitabı bir başkası ile paylaşacak kadar çok şey bilin o kitapla ilgili. O kitaptan başka kitapları, başka yazarları öğrenin, o kitap sizi bir başka kitaba, bir başka yazara, ya da o yazarın başka bir kitabına götürsün. Yolculuk devam etsin.
Bunun için benim bir yöntemim var, eskiden romanları öyle okumazdım, şimdi onlar dahil tüm kitapları sarı işaretleme kalemi ile üstünü çizerek okuyorum.
Belki bu benim tarzımdır, sizinki farklı olabilir, bu şekilde okuduğum kitap artık benim oluyor, onunla aramızda bir bağ oluyor, tekrar bakmak istediğimde, o sarı işaretler bana yol gösteriyor.
Siz de kitapla aranıza mutlaka bir köprü kurun, ki o kitabı bitirdiğinizde, o kitabın özünü almış olsun. Tıpkı bir arının çiçekten usaresini alırcasına kitabın özünü alın. Siz de kendi balınızı yapacaksanız, o kitaptan aldıklarınızla başka kitaplardan aldıklarınızı birleştirip kendinize özgü size özel, kişiye özel bir bal üreteceksiniz.
Kitap bir hayattır, o dünyaya cesaretle dalın
Onuncu ve son, bir kitap bir hayattır, size bir başka dünyanın kapılarını açar, o dünyaya cesaretle girin, tereddüt etmeyin, tıpkı sanki bir hazine avına çıkmışçasına tehlikeleri, sıkıntıları göze alarak dalın o dünyaya, gittiğiniz her yerde köşe taşları koyun, tekrar oraya gittiğinizde hatırlamak için.
Kitap okumak bir yolculuğa çıkmak gibidir, yolculuk bittiğinde o kitap okuma anını yaşamış olun, kitap okurken o anda kalın, ve her şeyi hatırlayın, kitap bittiğinde bir tat kalsın ağzınızda, onu bir süre yaşayın, yazarla konuşun bir süre.
Ve kitabın sonuna gelip arka kapağı çevirdiğinizde yeni bir arkadaş edinmiş olun.
Ve “ben de okudum” dedikten sonra o kitaba ait ama sizin ondan aldığınız balı anımsatan bir cümle kurun, öyle bir cümle ki, kimse daha önce o cümleyi kurmuş olmasın.
Kitap nasıl mı okunur?
Kitap severek okunur, inanın böyle okunmayan bir kitap okunmasa da bir kayıp olmaz.
Keyifli okumalar…
Kamil Kasacı
6.12. 2010 Pazar 12.57, İstanbul
6 Yorum. Yeni Yorum
Çok içten bir yazı çok begendim
Çok teşekkürler, beğendiğine sevindim, öylesine içimden geldiği gibi yazdım, bir planım da yoktu, maddeler de adım adım çıktı. Zaten kural sözünden de pek haz etmiyorum. Kitap okumanın 10 farklı yolu falan gibi ifadeleri de sevmem. Çünkü herkesin kitap okuması kendisine hastır. Nasıl keyif alıyor ise öyle..
Benim kendimde geliştirmem gereken alanımın bu olduğunu biliyorum ve kendimi okumaya teşvik ediyorum bu aralar hem İngilizce hem Türkçe olarak. Teşekkürler, ilham oldu. ☺️
Sevgiler Berk. Yorumun ne güzel. Kitap okumayı bir görev olmaktan çıkarmak gerek, o zaman daha bir keyifle okuyabilir insan. Bir keşif gibi, bir maceraya çıkmak gibi.. Belki birçok kitap aynı anda da okunabilir. Ben genellikle bir iş kitabı ya da teorik bir kitap ile bir kısa romanı bir arada okuyorum. Bazen de aynı alandaki bir kaç kitabı birlikte okuyorum. Bitmesi de şart değil, çünkü kitabı bitirmek değil, özünü almak önemli.
Sevgili dostum bir kitapsever olarak Çok güzel yazmış , hislerime tercüman olmuşsun . Eline sağlık. Bu arada .. uzun zamandır da görüşemedik . Suçlusu, hain Corona . Sevgiler …..
Sağol Zeki, senin yorumunu burada görmek ne güzel, kendi halinde bir blog bu. Bu ara biraz emek vermeye başladım tekrar… Evet uzun zamandır görüşemedik, hep bir bahanemiz var, ama bahaneler de zaman da geçiyor. Şu yoğun dönem geçsin de bir araya gelip bir kahve içelim.